DİĞER
“Arendt iletişime inanır. Teknolojik ya da ekonomik/politik dinamikler mecraları manipüle etmeye çalışabilir, kuvve halindeki fikirler, hakikatler fiile döküldüklerinde, açığa çıktıklarında eksilebilirler/dönüşebilirler, ancak Arendt için konuşmanın, söz alışverişinin olmadığı bir seçenek, diğer eksiklerden daha şiddetli bir kayıp doğurur.”
“Siyah Divan, toplu şiirler olarak bünyesindeki beş kitap ve şiirlere verdiği belirli bir şairanelik içeren düzenle, klasik 'Divan' kavramına Turgut Uyar’ınkinden bir nebze daha yakın duruyor. Yapaylık tehlikesine meydan okuyan bir sentetik yanı var bu şiirin.”
K24'te Kasım ayının son vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
“Piketty bu kitabında eşitsizliğin değil, eşitliğin tarihini anlatmak istediğini, çünkü nihayetinde çağdaş toplumların kapitalizme rağmen eşitlik yönünde evrildiğine inandığını söylüyor. Kuşkusuz, büyük çatışmalara, mücadelelere sahne olan, zikzaklar çizen bir evrim süreci bu. Şüphesiz, belirli bir iyimserliği öngörmesine rağmen, hiç kimseyi rahat ettirecek, hele rehavete sokacak bir tablo söz konusu değil.”
“Taşrayı anlamak ve anlatmak için hep aynı formülü uygulamak ne kadar özgün ve yaratıcı? Bu yıl Altın Portakal’da yarışan ve Boğaziçi Film Festivali’nde gösterilen iki film, Kar ve Ayı ile Karanlık Gece üzerinden bu soruya cevap arayalım…”
“Yörükoğlu’nun öykü kişileri daha çok kendi hikâyelerini anlatıyorlar, dertlenerek, şikâyet ederek, itiraf ederek... Beri yandan birkaç istisna dışında öykülerin kime anlatıldığı meçhul, ama karşımızda gibiler ya da karşılarında gibiyiz. Meçhul birine, anonim, adsız birilerine, ama belki de biraz benzer dertlerden mustarip birilerine kendilerini anlattıkları hissi bırakıyor öyküler.”
"Ona göre başlangıç Aydınlanma düşüncesi değil, Rönesans’tır. Hümanizm, Aydınlanma fikriyle yani 18. yüzyılla başlatılamaz; Rönesans’la, 16. yüzyılla başlatılması gerekir. Şu da var: Batur, Rönesans’tan geriye, sözgelimi antik Yunan’a gitmedi. Neden? Bence şu: Antik dünya burjuva sınıfının olduğu bir dünya değildi."
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Hiç görüp yaşamadıklarımız, hiç bilmediklerimiz kadar yaşadıklarımızın içinde saklı anlamları da sunan bir edebiyat Javier Marías’ınki. 'O nihayetsiz olanlarla olmayanlar', olmuş ve olabilecek olanlarla dolu bir edebiyat."
"Buyruğun içeriği değil, buyurmanın kendisi önemlidir. Artık bana şu iyi, bu kötü diyen, gökten ya da gelenekten gelen, önceden verili hiçbir ilke yoktur. Yasa, ahlaklı olmak için bize neler yapmamızı ya da neyi yapmamamızı söylemez; tersine, iyi ile kötü yasanın kendisinden türer. Modern yasadır bu, salt biçim ya da saf buyurma gücüdür."
"Ne demişti Carver, Wolff ve Ford’la arkadaşlıkları hakkında? 'Eserleri ve kişilikleri meltem ile tuzlu su kadar farklı. Benzerliklerin yanı sıra bu farklılıklar ve tanımlanması zor başka bir şey onları dost kılıyor.' Buradaki 'tanımlanması zor başka bir şeyi' tanımlamaya çalışmayacağım, ama bu 'şey'in ne olabileceğine dair –adını koymadan, bir sınıfa, ekole sokmadan– bir şeyler sezmek sanki mümkünmüş gibi geliyor bana."
"Karanlık Yüz'de Mankell resmî polis tahkikatını izleyerek refah devleti cephesinin arkasında karanlık bir şeyler olduğuna işaret ediyor. Olay örgüsünün merkezinde ise biraz alkolik, biraz kilolu, şekeri hayli yüksek, esrarı çözmeden bırakmayan, insani özelliklerini yitirmemiş, sevilen bir polis var: Kurt Wallander."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.